27 Şubat 2013 Çarşamba

27.Şubat.1998

Bugün büyük gün. Benim için elbette. Şimdilerde yaşadığım günlerin mayası 15 yıl önce bugün atıldı. Birtanecik kocamla 1998'de tam da bugün öğlen saatlerinde ilk adımımızı attık yeni hayatımıza. Tanıştık demiyorum çünkü 1994 yılına denk geliyor tanışmamız. Ben ona onu ilk gördüğüm günden beri aşığım aslında. 15-16 yaşlarında düşünür ya insanlar kimle evlenicem acaba diye. Ben de düşünür sonuna da inşallah Altanla evlenirim diye eklerdim. Ozamanlar armızda birşey yok tabi. Sadece aynı lisede farklı sınıflarda okuyan, kırk yılda bir gün karşılaştığımızda merhaba deyip geçtiğimiz, arkadaş bile diyemeyeceğimiz kadar az ilişkisi olan iki insandık. Lise bitti dersane başladı. 27.Şubat sabahı kalktım,alelade giyindim, derse gittim. Bir Cuma günüydü. Çıkışta üniversite hayallerim ve ben eve giderken Altan çıktı karşıma. Onu her gördüğümde olduğu gibi bir güneş doğdu içime. Derken ara sokaklardan birinden bir kemancı geldi hoş nameleriyle, genç bir çocuk patenleriyle kayarak bir kucak dolusu gül getirdi verdi elime, Altan diz çöktü önüme elindeki tektaş yüzükle en sevdiğim olurmusun dedi bana. Desemde inanmayın:) Yaa tam olarak böyle olmamış olabilir ama ben o kadar mutlu oldum, o kadar sevindimki, bunları yapsa daha fazla sevinmezdim yani. Çocuğuz daha tabi ben 17, o 18 yaşında daha. Biraz konuşup yürüdükten sonra ayrıldık. Teklifinide yaptı tabi. Çok geç kalmıştı, 4-5 ay sonra ben üniversiteyi kazanıp gidecektim zaten. Boşuna kürek çekecektik. Bir yandan da 17 yıldır onu bekliyordum sanki. Yarımdım tam olacaktım onunla. Cahil cesaretiyle başladık, 4-5 aylık diye çıktığımız yolda, bir ömür oldu yürüyoruz. İyiki de öyle oldu. İlk önce araya ayrı geçirilen 4 yıl ve 400km girdi biz yinede birbirimizi bırakmadık. O  kadar genç olduğumuz halde, başımızda kavak yelleri estiği halde. Sonraki 4 yılda aileleri ikna etmekle geçti. Bir hayli zorlu oldu malesef. Şimdi hepsi anlatıp güldüğümüz bir hatıra oldu neyseki. Geriye dönüp baktığımda tek bir kötü gün dahi hatırlamıyorsam bu sevgilimin sayesindedir. 2011 yılında birde güzel prensesime kavuşmama vesile oldu ya, tadından yenmez oldu bu hayat. İyiki karşıma çıkmış, iyiki yollarımız kesişmiş. Bunlar için Allahıma ne kadar şükretsem azdır. İnşallah daha da güzel günlere gebedir gelecek bizim için. Çok seviyorum onu. Çokta şanslı hissediyorum kendimi. Sırf o karşıma çıktı diye.
Gelelim hazırlıklara. Arkadaşlarla yaptığım istişareler sonucu yapmaya karar verdiklerim;
1. İşten birkaç saat izin alıp hazırlık yapıcam. Saç baş işleri. Siyah dantel bir elbise beğendim onu alıcam sanırım. Üzerine de bir kürk ceket dikmiştim. Onu giyeceğim.
2. Burada çok güzel bir et lokantası var. Oradan yer ayırtıcam. Hatta biraz erken gidip siparişleri vericem ki sevgilim geldiğinde yemekler masada olsun.
3. Yemekten sonra ilk buluştuğumuz yere kahve içmeye götürücem onu. İlk 4-5 ayımız orada geçti.
4. Kahve içerkende 15 yılımızı özetleyen minik bir portfolyo hazırladım onu takdim edicem kuzuma. 
5. 15 yılı temsilen 15 minik pasta hazırlayacağım. Hepsinin üzerine de minik notlar yazacağım. Eve gelince de onunla karşılaşacak.
Birde hediye almak isterdim ama malesef çok orjinal bir fikir gelmedi aklıma. Sırf almış olmak içinde almadım. Tespih, kol düğmesi ve oscar heykelciğiydi aklıma gelenler. Ama çok içime sinmedi. Bol etli bir yemek onu yeterince tatmin eder sanırım. Belkide alırım bilmiyorum. Yarın akşama kadar vaktim var. Fikir verirseniz ne güzel olur.
Not: Büyük gün bugün, evet. Fakat sevgili ilk çıkmaya başladığımız günün 28.Şubat olduğu konusunda ısrarlı. Bir gün için üzermiyim kuzumu hiç. Öyle kabul ettik. Yıllardır 28.Şubatta kutluyoruz:) Oysaki ben günlük tutuyordum ozamanlar ayrıntısıyla yazmışım herşeyi. Şşşş aramızda;)
 
Foto bonnyfood. Herkes anlamıştır ya, yazayım dedim yinede.

24 Şubat 2013 Pazar

TADİLAT

Ağustos ya da Eylül ayı gibi evde tadilat yapmak istiyoruz. Evimiz eski bir ev. Nerden baksan 30 yaşında vardır.  Pek büyük bir revizyondan da geçmemiş yapıldığından beri. Biz evlenirken de fazla birşey yapmamıştık. Semt itibariyle ve de bahçesi olmadığı için ben uzun süre bu evde oturmak istemiyorum. O yüzden de tadilat için çok büyük paralar harcamak niyetinde değilim. Tam anlamıyla bir yenileme yapsak 20-25bin lira harcanır nerden baksan. Kapısı, penceresi, banyosu, tuvaleti, mutfağı yetmez bile belkide. Ececiğim okul yaşına geldimi daha fazla durmam bu evde. Şu an kendirahatımdansa Eceyidüşündüğümden, anneanne ve babannesinin yakın olması da onun avantajına olduğundan 2-3 yıl kımıldayamayız biryere. İnşallah nasip olurda yeni bir eve geçeriz 2-3 yıl içinde. Her ne kadar 3 yıl uzun bir süre olmasa da yaşadığı yer içine sinsin istiyor insan. O yüzden de biraz el atmak lazım. Sürekli dekorasyon dergilerine bakıyorum bu aralar, blogları karıştırıyorum. Aklımda bir fotoğraf var. Nasıl en kestirme yoldan bu görüntüye ulaşırım, onun peşindeyim. Salonda çiçekli bir hava yaratmak istiyorum. Duvarları vanilya rengine boyatıp, bir duvarı çiçek desenli kağıtla kaplamak istiyorum. Çiçek desenli perdeler, yine rengarenk küçük kırlentler, çiçek desenli kanvas tablolar yapmak istediklerim. Yemek odası takımım koyu renkli. O da açık renkli olsa tam süper olacaktı ama eldeki malzeme bu.


  
Sadece salon değil tadilattan geçecek olan. Mutfakta da çok iş var ama ben sadece yerini laminant kaplatıp, kalan kısmını olduğu gibi bırakıcam. Tüm fayansları kırdırmak hem çok maliyetli, hemde çok uğraştırıcı olur. Bir tane de raf ve bir kaç tablo ile işi kurtarmaya çalışıcam artık. Çare yok.
 Oturma odası maksadı ile yapılmış fakat hiç oturulmamış bir odamız daha var evimizde. Onu da sinema odası yapalım istiyoruz. Bir duvarı projeksiyon için boş bırakmak istiyoruz. Tam karşısına da bir kanepe yerleştirdik mi tamamdır.
Bir de okuma köşesimi diyeyim, dinlenme köşesi mi diyeyim öyle bir alan hazırlamak istiyorum. Bir berjer, bir sehpa, bir de ayaklı abajur lazım, o kadar. Tabi birde alan lazım onları koymak için.

Çok güzel çok kullanışlı bir evim var oysaki. İnşallah oturduğumuza benzer bir ev buluruz daha yaşanılası bir semtte. Çok ta eşyam var. Evlenirken kimseyi kıramadığımdan, bizim evlilik işi birazda maceralı olduğundan aman olsun da nasıl olursa olsun mantığıyla hiç istediğim gibi bir ev hazırlayamadım. Çok ve gereksiz eşya ile dolu ev. Şöyle anlatayım benim eşyalarımdan iki ev hatta zorlasan üç ev döşenir. Neyseki İstanbul - Eyüp'e bir ev yapılıyor. Oraya taşınacak eşyaların yarısı. Bizde tatillerde gidip kalıcaz inşallah. Herşey çok güzel olacak:)
Son olarak ta balkona bir iki çiçek ekip bir kaç minder koydukmu tamamdır.
 İnşallah sabrımız ve paramız yeter isteklerimizi gerçekleştirmeye. Dediğim gibi bütçem kısıtlı.
Fotoğrafları cepaynası ve pembe yastıktan aldım. Hergün mutlaka uğruyorum ikisinede.


21 Şubat 2013 Perşembe

ECE KIZIM, KOCA KIZIM

Kocaman kız oldu hakikaten. Artık kendi fikirleri var. Planları var. Hiç bitmeyen istekleri var. Allah uzun ömür versin akça pakça kuzuma inşallah. Sağlıklısından, şanslısından, hayırlısından.
Diş fırçalamaya çok hevesli. Ben fırçalarken yanımda durup beni izliyor. Oda fırçalamak istiyor. Bazen aklı esiyor işaret diliyle dişlerimizi fırçalayalım diyor. Akşam eczaneden diş macunuyla fırça aldım ona. Artık her akşam pijamalarımızı giymeden önce dişimizi fırçalayacağız. Ece memnun kaldı bu işten. Yutuyor ama yaa. Diş macununun üzerinde yutsada zarar vermez diyor ama yinede insan tedirgin oluyor.
Pepee hastası olduk bizde. Çok beğeniyor.



Havalar güzel gitti bir kaç hafta sonu biraz dolaştık fındığımla parklarda. Kuşları falan kovaladık. Başörtümüz büyük teyzemizin marifeti. Örgü konusunda ablam çok başarılıdır. Bir ara eklerim burayada.
Adım adım eğitim seti. 15. aydan bu yana alıyoruz bu seti. Kutudan her ay belli bir konuyu işleyen bir kitap, kitap içindeki aktivitelerde kullanılacak bazı ekipmanlar, ve ilave olarak bir oyun kitabı yada kişisel gelişim kitabı tarzı bir kitap çıkıyor. Ececim kitapları seviyor. Ama çok odaklanabilen yada verdiğin komutları uygulayan bir çocuk değil. Ya karakterinden ya da yaşından böyle bilmiyorum. Yinede bu kitapları seviyor. Akşamları alıp bakıyoruz. Kitaplardan önde gidiyor kızım. Kulakla duyulacağını, burun ile koklanacağını biliyor uzun zamandır zaten. Son gelen set vücudumuzla ilgili. Belkide o yüzden sıkılıyor. Bir kaç seri atlatmak lazım belkide. Aylık bedeli 30 lira. Çocuk kitapları zaten çok pahalı. Eğer her ay alıyorsanız, böyle bir set alabilirsiniz. Gelişimine göre hangi konuyu işleyeceklerinide biliyorlar. Biz acemi anneler biraz aceleci olabiliyoruz. Böyle bir yönlendirme işinize yarayabilir.
 




20 Şubat 2013 Çarşamba

ORDAN BURDAN

Ohhh missss...
3D sevmezdim Pi'nin Yaşamını izleyene kadar. Tam bir görsel şölen. Bayıldım. Mutlaka izleyin.
 
 Kızı teyzoşuna emanet edip annanede dinlenmece. Kitap az kaldı. Çok güzel. Kitabı okuyan herkes gibi bende dileklerimi gözden geçirmeye başladım bile.
 İndirimler, indirimler,indirimler!!! Morhipodan, ikisi 70 lira!!!
Yaza evde tadilat var. Sürekli dekorasyon dergilerini karıştırıyorum, dekorasyonla ilgili bloglarda geziniyorum. Az bütçeyle büyük değişimin peşindeyim:)
Üç renkten oluşan kıyafetleri seviyorum.

KIŞ İÇECEKLERİ - KEFİR

Kefiri duymayan bilmeyen yoktur artık sanırım. Ama içmeyen çok kişi var. Mesela ablam, mesela annem. Ben evlenmeden evvel bilmiyordum. Ne adını duymuşluğum ne de içmişliğim vardı. Ama sevgili biliyormuş. Hatta bir ara kefir mantarları varmış ama uğraşamayıp kaybetmişler sonunda da. İnternetten kefirin faydalarını araştırırsanız okumaktan sıkılacağınız kadar çok bilgi çıkacak karşınıza. Bağışıklık sistemini kuvvetlendirmekten, cilt hastalıklarının tedavisine, çocuklarda büyümeye destek olmaktan, rahatlatıcı sakinleştirici özelliğine kadar pekçok yararı var. Sadece kış mevsiminde değil dört mevsim tüketiyoruz biz. Ama kışın biraz daha arttırıyoruz tüketimini. Yazın hafta da bir içerken kış mevsiminde üçe çıkıyor bu oran.
Gerekli malzemeler:
Süt
Kefir mayası (Aktarlardan yada internetten tedarik edebilirsiniz.)
Cam kavanoz
Plastik süzgeç
Cam veya plastik kase
Tahta kaşık
 
 
Hazırlanışı:

Sütü pişirin. Soğuğa yakın derecede (yaklaşık 20-25 derece) ılıtın. Kefir mantarlarını içine atın. Etrafını bir bezle sarıp mayalanmaya bırakın. Yaklaşık 24 saatte mayalanıyor. Kavanozu sallayın, eğer yoğurttan biraz daha sulu bir kıvam almışsa sütünüz, olmuş demektir. Hava sıcaksa daha kısa sürede de olabiliyor. Hatta yazın çok ekşirse kefir üste toplanıyor alt tarafta yoğurt suyu gibi sarı su kalıyor. Bozuldu sanmayın sadece fazla ekşimiştir o kadar. Mayalandıktan sonra plastik bir kabın içine, plastik süzgeçle süzün. Süzgeçte kalan kefir tanelerini bir kavonoza ayırıp üzerine çıkacak kadar süt yada kefir ekleyerek bir sonraki mayalama işlemine kadar buzdolabında muhafaza edebilirsiniz. Yoğurt gibi değil kefir mayası. Kefirden bir kaşık ayırayım sütü mayalayayım olmuyor. Kefir taneleriyle mayalamanız gerekli sütü. O taneleride her seferinde sütün içinden ayırıp saklamanız gerekli.  Kefir tanelerini içmeyin sakın:)
ÖNEMLİ NOTLAR!!!
1-Kefire metal veya aluminyum değmemesi gerekiyor. O yüzden, cam, plastik yada tahta araç gereç kullanın.
2-Kefir yoğurda yakın kıvamda olduğu için hemen ayran gibi akmıyor. Kaşıkla biraz karıştırarak süzgeçten geçirmek gerekiyor. Bu işi yaparken de kefir tanelerini zedelemeyin.
3-İşin süzme kısmı biraz zahmetli. O yüzden kefir tanelerini bir tülün içine sardım öyle atıyorum sütün içine. Mayalanınca da kesesiyle birlikte çıkarıp alıyorum. Doğrumudur bilmiyorum ama çok kolaylık oluyor. Tavsiye ederim.
4- Mantarları ne kadar uzun bekletirseniz sütün içinde, yani mayalama süresini ne kadar uzatırsanız o kadar ekşi oluyor. Damak tadınıza göre ayarlarsınız bir iki denemeden sonra.
5-Uzunca süre süt içinde buzdolabında bekletebilirsiniz kefir mantarlarını.
6-Aktardan alırken bu mayayla kaç litre süt mayalanır diye sorun. Bir fındık tanesi kadar kefir mantarı 1/2 lt sütü mayalıyor.

Şifa olsun hepinize.
 
 

 


19 Şubat 2013 Salı

ŞİPŞAK PİZZA

Hafta içi evde kahvaltı edemiyoruz. Ben bir süredir sabah kahvaltımı bir bardak sütle geçiştiriyorum. Hem biraz zayıflarım umudu içersindeyim, hemde bir süredir devam eden mide kaynamalarıma çözüm oldu. Sevgili de işyerinde kahvaltı alternatifine sahip olunca sabah 15-20 dakika erken kalkmak yerine işyerinde kahvaltıyı tercih ediyor. Amaaaa hafta sonu oldumu işin rengi değişiyor. Kahvaltı demek zeytin, peynir, reçel demek değil bizim evde. Çocukluğumda da öyle idi. Babam illaki çorba isterdi. Evde köy ekmeği varsa mutlaka tarhana çorbası yapardı annem. Benim görevim ekmekleri küçük küçük parçalamaktı. Evdeki nüfus 7 olduğundan o zamanlar bir hayli büyük bir işti benim için ekmek parçalama işi. Sıcacık tarhana döküldümü ekmeklerin üstüne mis gibi kokardı. Babam sütle severdi çorbasına ilave ederdi, ben peynirle severdim. Köy ekmeği varsa eğer hala tarhana yapılır bizde. Konuyu yine çok uzattım. Pazar sabahı kalktım. Ne yapsam diye düşünürken gözüme bayat ekmekler çarptı. Hem onlar ziyan olmasın hemde değişiklik olsun diye ekmek pizzası yaptım. Bir tepsiden 3 dilim kaldı sadece. Peyniri ağzına sürmeyen Ecoş hanım bile 1 dilim yedi.  
 
Malzemeler:
Dilimlenmiş ekmek
Yumurta
Yoğurt
Peynir (Kaşar yada beyaz evde ne varsa)
Üzeri içinde ne isterseniz onu koyun. Zeytin, sucuk, salam, domates, mısır ne varsa, ne isterseniz.
Kekik (Çok güzel bir lezzet veriyor mutlaka tavsiye ederim.)
 
Hazırlanışı:
Yumurta, yoğurt ve rendelenmiş peyniri bir kapta karıştırın. Elle çırpın ki ayran kıvamında olmasın malzemeler. Miktarını da ekmeğinizin çokluğuna göre hesaplayın. Üzerine dizeceğiniz malzemeleride hazırlayın.
Yoğurtlu karışımı ekmek dilimlerinin üzerine sürün. Sonrada diğer malzemeleri ekmeklerinize paylaştırın. En üstüne de kekik serpip fırına verin.
Sucuklar pişene kadar 15-20 dakika pişirin. Çay ve masa hazır olsun ki fırından çıkar çıkmaz hemen oturun yemeğe.
Zeytin, peynir, reçel falan getirmeyin hiç masaya. Çünkü yenmiyor. Biz sadece şu ortada gördüğünüz salçayı lüplettik. İştahımız yok ya pek açılsın diye. Koyu renkli olan Urfadan geldi. Urfalı komşumuz reçel diyor bu acı salçaya. Ama hakikaten öyle zehir gibi değil, böyle bir tatlı tatlı yakıyor insanın ağzını. Nasıl oluyor o demeyin oluyor işte. Pizzayı mutlaka deneyin. Çok nefis oluyor. Afiyet bal şeker olsun, selülit, yağ kilo olmasın.

15 Şubat 2013 Cuma

SEVGİLİLER GÜNÜ

Sevgililer günü hep bir muammadır. Kime sorsan sevmez, gereksiz bulur. Para tuzağıdır, gösteriş merakının dışa yansımasıdır, bir gün değil hergün sevmelidir insan, tüketim toplumunun bir dayatmasıdır. Eminimki sokakta gördüğüm, kucağında kocaman gül buketini taşırken etrafındakilere kendini beğenmiş bakışlar fırlatıp gülümseyen kızda aynı şeyi düşünüyordur, akşam eve eli boş gelen kocasını bir kaşık suda boğmak isteyen kadında. İster bir çiçek olsun, ister değerli bir yüzük sevginin somut hali kimi mutlu etmezki. O yüzden ben severim özel günleri kutlamayı. Hatırlanıp dile getirilmesi de güzel, bir hediyeye dönüştürülüp eline verilmesi de. En umursamazından bir kocayla evliyim ama napalım onuda öyle aldık, kabul ettik. Neyse efendim akşam apartmanın kapısından girdim. Bir baktım sağlı sollu iki tarafa dizilmiş kalp şeklinde minik mumlar. Her basamakta da var tabi mumlardan. Basamaklardan çıkmaya başladım baktım bir çikolata, biraz ilerde bir şeker, biraz ilerde bir pasta bizim kapıya doğru gidiyor mumlar. Ben bir sevin, bir şaşır. Dedim sabrın sonu selamet sonunda koca da doğru yolu buldu. Bulmamış malesef. Bizim kapıya geldim baktım üst kata doğru devam ediyor mumlar, çikolatalar, pastalar:( Hafifte bir müzik geliyor derinden. Birde kikirdeşmeler. Merakıma yenik düştüm şanslı kızla, romantik oğlanı göreyim dedim uzattım kafamı kenardan bizim üst kattaki teenage ve sevgilisi kapıda cilveleşiyor. Aferin oğlum dedim adamın dibisin. Kızada dedim bak bulunmaz böyleleri kolay kolay kıymetini bil, iki katlık mesafede de olsa beni bile mutlu ettiniz. Gülüştüler biraz bende kaçtım tabi. Sevmek te güzel sevilmekte. Bulanlar aman kaçırmasın, sımsıkı tutsunlar ellerini.

Sevgili geç ve tok geldi akşam. Ben de bir tatlı tabağı hazırladım onun için. Çilek firkrini ayşenurdan gördüm. Pastayıda bir gece evvel yapmıştım. Sevgililer gününe karşı da olsa çok beğendiğini o kocaman gülümsemesinden anladım ben. Hiç numara yapmasın şimdi bana:)

7 Şubat 2013 Perşembe

ORKİDE

Yıllar evvel Tekzenden almıştım bu güzel çiçeği. Beş yıl olmuştur. Bakamazsın çok narin bitkiler dediydiler ama pekte öyle çıkmadı. Yıllardır yaptığım tek bakım kabına su ekleyip arada yapraklarını yıkamak. Her yıl bu zamanlarda açar bembeyaz çiçeklerini. Yine açtı. Ece bakıp bakıp seviyor. Bitkileri evde sevsemde ilgilenemediğim için olsa gerek uzun ömürlü olmuyorlar. Bende her kuruttuğumda üzüldüğümden almıyorum. İsimlerini bile bilmediğim iki çiçeğim daha var. Ecenin doğumunda hediye gelmişti. Kızımla beraber büyüyorlar şimdilik. Hatta kızımdan da hızlı büyüyorlar.   

Çok sık açmıyor ama çok uzun süre canlı kalıyor çiçekleri. Her eve lazım bir çiçek. Yüzlerce değişik türde orkide varmış dünya üzerinde. İstanbul üniversitesiydi sanırım Süleymaniye camii taraflarında bir kampüs vardı. Yeğenimin ödevi için gitmiştik oraya. Bir görevli gezdirmişti bizi üniversitenin içindeki serayı. Çeşit çeşit orkide göstermişti. Allahım ne güzel bir yerdi. Manzarası ayrı güzel, bitkiler ayrı güzel. Tekrar gitsek girebilirmiyiz acaba! Salep te bir orkide cinsiymiş aslında. Maraş kırlarında çok yetişiyormuş. Bunları otlayan keçilerin sütünden yapılan dondurmada meşhur oluyor haliyle.  

6 Şubat 2013 Çarşamba

EVDE TEREYAĞ YAPIMI

Çok kolaymış yahu.
   Annem çok marifetli ve bilgili bir insandır. Dörtte abla olunca önümde ben en bilgisizi olmaktan kaçamadım elbette. Geçenlerde isyan bayrağını çektim anneme. Ablamlar turşudan tut, tarhanaya, erişteye, baklavaya hepsini yapar ben hiçbirini bilmem. Görevim yıllardan beri böyle etkinlikler sırasında çocukları eğlemek olmuştur. Evin en küçüğü olmanın avantajımı diyeyim dezavantajımı bilmiyorum. Tereyağla başladık gerisi gelecek inşallah.
   Çok fotoğraf yok malesef. Annem sağolsun hemen işi bitsin isteyenlerden. Bana kızıyor fotoğrafla falan uğraşıyorum diye.
   Öncelikle yaptığınız yoğurtların, pişirdiğiniz sütlerin kaymaklarını bir kaba biriktirin. Varsın ekşisin sorun değil. 15-20 gün biriktirdik biz. Etrafınızda (evvelden benim yaptığım gibi) sütün, yoğurdun kaymağını çöpe atan varsa onlardan da isteyin. Orta boy bir kase kadar olunca kaymaklarınız çıkarın dolaptan. İçine bir kase yoğurt bir bardakta ılık su ilave edin. Blenderle karıştırmaya başlayın. Baktınız toplanmıyor yağlar biraz daha ılık su ilave edebilirsiniz. Yine olmazsa bir kavanoza koyup çalkalayın. Biz blender ile 15-20 dakika karıştırdık düşmedi yağ, sonra kavanoza koyup 10 dakika hızlıca salladık. Fotoğrafta gördüğünüz gibi yağlar üste toplandı.  
 Toplanan yağları bir kaşık yada süzgeç yardımıyla toplayıp derin bir kaba alın. İşimiz daha bitmedi. Yağı ayrandan arındırmak gerekiyormuş. Yoksa bozulurmuş çok çabuk.
Suyla güzelce yıkayın tereyağınızı. Korkmayın dağılmıyor. Ayrandan tamamen ayrılınca yani duru su çıkmaya başlayınca afiyetle yiyebilirsiniz. Fazla çıkartırsanız yağınızı buzlukta saklayın. Marketlerden aldığınız tereyağlarla karıştırmayın. O kadar dayanıklı değil elbette. Kısa zamanda küfleniyor.
Yağdan arınan yayık ayranınızı da yemeğinizin yanında afiyetle için. Yağsız ve biraz duru oluyor. Yıkadığınız su değil yalnız, yanlış anlaşılmasın. Üzerinden yağları topladığınız ilk fotodaki ayran. Herkese kolay gelsin.

 
 


5 Şubat 2013 Salı

KIŞ İÇECEKLERİ - MEYVE SUYU

Kış mevsimi malum, hastalık mevsimidir. Her ne kadar sıkı giyinip, soğuktan kendimizi korusakta mikroplardan kaçmamız zor hatta olanaksızdır. Kimimizin bünyesi sağlamdır ayakta atlatır, kimi yataklara düşer, kimi de hastanelik olur. Giysilerle bünyeyi dıştan korumakla kalmayıp içten de biraz takviye etmek gerekir. Allah hepsini hesap etmiş elbette. C vitamini yönünden zengin yiyecekleri kış mevsimine koymuş. Bizede akıl vermiş çok şükür. Aklımızı kullanıp hastalıklara gardımızı alalım. Tarifi veriyorum ama ben sağlıklı bir insanımdır Allaha şükür. Alerjik bir durumum, şekerim, kolesterolüm..vs yok. Bir şeyler yer içerken bunları da gözetin. Aman diyim.
Kış mevsiminin ilk içeceği, en lezizi, en kolay hazırlananı meyve suyu elbette. Portakalı, havucu, limonu anlatmaya hacet yok. Herkes biliyor. Bu yıl biz meyve sularımıza zencefili de ekledik. Taze zencefil elbette. Oldukça acı ve keskin bir tadı var. Nefis kokusuna aldanıp tadı da öyle sanmayın. Sadece zencefil suyunu içmeye kalkıştımda kulaklarımdan bile alev çıktı:) 70 kg ağırlığında bir yetişkinin günde 4 gramdan fazla tüketmemesi öneriliyor. Siz oranlayın kendi kilonuza göre. 2 yaşından küçük çocuklarda da tavsiye edilmiyor. Ecoş 20 aylık. Bir çay kaşığı kadar zencefili rendeleyip, 1 çay bardağı kadar bal ve şamfıstığı ile karıştırdım. Bir çay kaşığı sabah bir çay kaşığıda akşamları veriyorum. Şimdilik bir aksilik yok. İnşallah olmaz da. Korkmuyor değilim. Geçenlerde hastalandı biraz, ateşi çıktı, burun akıntısı vardı ve öksürüyordu. Ama bir keyifsizlik, halsizlik yada iştahsızlık olmadı. 1 ölçek ateş düşürücü şurupla(oda babamızın ısrarı yüzünden verildi) atlattık. Sadece öksürük kaldı şu an. Bilmem yeyip, içtiklerinin faydası oldu, bilmem benim kızımın bünyesi kuvvetli.  
Fotoğrafta gördüğünüz oranlarla hazırlarsanız meyve suyunuzu YANDINIZ:) Diğer meyveler aynı orandayken zencefilden sadece bir parmak genişliğinde iki dilim kesip ekleyin karışımınıza. Tahmin etmeyeceğiniz kadar acı.
Herkese sağlıklı, afiyetli günler dilerim.

4 Şubat 2013 Pazartesi

İĞNEADA TURU

Günün Fırsatı
Merak ederdim hep Trakyanın o taraflarını. Geçen yıl bir arkadaşın gidip konakladığı ve anlata anlata bitiremediği İğneada Resort Otel konaklamalı bir haftasonu turu görünce Gruppalde, aldım gitti. Fiyatı da uygun. Bir gece yarım pansiyon konaklama 109 lira. Longoz Ormanları turu ve ulaşımda fiyata dahil. Birde bizi Tekirdağdan alırsalar tadından yenmeyecek. 11-12 Mayısa rezervasyon yaptırdım Demirköylü bir arkadaşın tavsiyesi ile. Doğanın en güzel olduğu ay Mayıs dedi. Bakalım inşallah bir aksilik olmazda gider gezeriz. Kuzuyuda götürmek niyetim. Allahım nolur bir aksilik olmasın. Yaz tatili programımda bir aksilik çıktı zira. Neyse düzelttik ama bize fazladan 350 liraya mal oldu:( Neyse canım bunada şükür. Tatili çok ucuza değil ucuza getirmiş olucaz sadece:) Gidebilirsek inşallah. Ağustosa da bir Likya turu sıkıştırabilsek süper olacak.

    Link burada. İsterseniz bir bakın.
 

KISA KISA HAFTASONU

Haftasonu hava çok güzeldi. Cuma günü İstanbula gidelim dedik ama sonra vazgeçip kuzuya ayırdık haftasonunu. İyide oldu. Fındığımı gezdirdik biraz. Kuşların peşinden koşup durdu.
Ondan korkup uçuşan kuşları gösteriyor:)
Ecoş ve kolonisiyle haşır neşir olduk.

Hamaratlığım tuttu haftasonu. Kocaya kıymalı börek, kıza havuçlu ve bol kuruyemişli kek yaptım. Evde bayatlamış fındık, fıstık, badem, ceviz ne varsa koydum içine. Nefis oldu.
Yine gün vardı:( Mamalar nefisti:(((((((((((
İşyerinden bir arkadaşın doğum günü vardı. Bir atkı ördüm ona ve bir çikolata sever olduğu için bu iki çikolatayı attım torbaya. Hediye çantasıyla atkının uyumu süper değil mi?
Böylece bitti hafta sonu. Kızlı, kocalı, yemeli, içmeli, gezmeli, tozmalı güzel iki gündü benim için.