Kaybetmeden hiçbirşeyin kıymeti anlaşılamadığı gibi sağlığın da anlaşılamıyor malesef. Şanssız bir dönem yaşıyoruz. Sağlığımızı kaybetmemiz için oluşturulmuş bir sistem mevcut sanki. Yediğimiz yumurtadan, içtiğimiz suya, kızartma yaptığımız tavadan, üzerimize giydiğimiz gömleğe kadar hepsi tehdit unsuru. Evvelden böyle değilmiydi yoksa ben mi fazla takıntılıyım bu konularda anlamıyorum. 20 yıl gibi kısa bir sürede koskoca bir ülkenin yeme alışkanlıkları nasıl değişti anlamak mümkün değil. Reklamlarda ballandıra ballandıra anlatılan ürünler, haberlerde nasıl da yerden yere vuruluyor. Çocukluğumda ineğin memesinden içtiğimiz süt birden kötülenmeye başladı. Aman ha dediler brusella olursun, git pastörize süt al hastalıklardan kurtul. Mahallede süt satan amcalar kayboldu gitti. Evde yaptığımız yoğurtlar 3 günde ekşiyip kükrerken marketten aldıklarımız 10 gün sonra bile şeker gibi. Bize de iyi geldi tabi. Evde uğraşıp yapacağına bakkalda 3 kuruşa kek, bisküvi dolu. Rahata kolay alışılıyor ne yazıkki. Evvelden pahalılığından bayramdan bayrama ancak alabildiğimiz kıyafetler şimdi pazarda sakız fiyatına. Pahalısı sağlıklımı sanki. Bir Zara cekete ya da Lewis kota tonla para döküyoruz ama onlar bile zehir saçıyor etraflarına. Kurban bayramında kestiğimiz dana, et tutsun diye doğduğundan beri ahırdan hiç çıkmamış. Sonradan öğrendim çok üzüldüm. Oysaki babamlar her akşam hayvanları otlatmaya çıkarırlardı. Tabi şimdi o alanlara toki ev yaptığı için hayvanlar ahırlarda doğup ahırlarda ölüyor. Tavuklar desen ayrı hikaye. Hayvan ne bir solucan ne bir yeşil ot yiyebiliyor nede yanlarında bir horozla yumurtalarını dölleyebiliyor. Dolayısıyla yaptıkları yumurtada kendileri gibi yapay ve faydasız oluyor. Hepsi küçücük kafeslerde, yapay gün ışıklarında, daha olgunlaşmadan kesilip gidiyor. Gıdaların içine bağımlılık yapan, mideye değil beyne hitap eden onlarca madde ekleniyor. Kaçmak ta çok zor. Ekmeği kendim yapayım desen unda beyazlatıcı maddeler var. Meyve suyunu kendim sıkacam desen, bir sürü ilaçla şişiriliyor erkenden meyve sebze. Organik olayıda koskoca bir masal bence. Layıkıyla yapan vardır illaki ama devede kulaktır.( Pınar hanıma güveniyorum birtek.) Beni kollaması gereken devlete güvenmiyorum da en başta gerisini boşver gitsin. Tamam nüfus arttı, tamam toprak azaldı, tamam zaman değişti beklentiler çoğaldı ama yokmu bunun bir çaresi. Konuyu uzattıkça uzattım ama uzasın varsın. Kendi sağlığımız için, sevdiklerimizin, toprağımızın, havamızın sağlığı için taktıkça takalım bu konulara. Ürün etiketlerini mutlaka okuyalım, zararlı birşey varsa şikayet edelim, çevremizi uyaralım farkındalık yaratalım. Yoğurdumuzu kendimiz yapalım, civarımızda köy varsa gidelim çoluk çocuk hafta sonu hem gezelim hem alalım yumurtamızı, sebzemizi köylüden gelelim. Kefir, salep, bitki çayları, meyveler şu soğuk kış günlerinde büyük destek. Bolca faydalanalım. Evlere kapatmayalım çoluk çocuğu. Çıkalım yürüyelim ailecek. Güneşten bolca yararlanalım yazları. Elimizden gelenin en iyisini yapalm. Sağlığımız herşeyden değerli. Kaybetmeden kıymetini bilelim. Kanserden korunma yolları ile ilgili bir yazı düştü bugün mailime. Onu da ekleyip bitiriyorum.
* Un ve şekerden kaçınarak insülin direncini yenin.
* Kanser hücrelerinin şeker bulamadığında proteinleri şekere dönüştürdüğünü unutmayın.
* Hiçbir şekilde tatlandırıcı ve tatlandırıcı içeren 'light' hafif yiyecek ve içecek tüketmeyin.
* Katkı maddesi ilave edilmiş, paketlenmiş gıdaları yemeyin. Taş devri diyetini uygulayın.
* Bol taze sebze ve meyve yiyin.
* Yeterli omega-3 alın; ayçiçeği, mısır, soya, pamuk ve margarin gibi yağları diyetinizden çıkartın.
Bunların yerine zeytinyağı ve doğal hayvani yağları (tereyağı, iç yağı ve kuyruk yağı) yiyin.
* Kefir, yoğurt, turşu, sirke, nar ekşisi ve boza gibi probiyotiklerden (faydalı mikroplar) zengin gıdalarla beslenin.
* Özgür dolaşan hayvanların etini ve yumurtasını yiyin.
* Pastörize sütlerden mümkün olduğunca kaçının. Kutu sütü tüketmeyin. Mümkünse manda sütü kullanın.
Süt yerine süt ürünlerini (yoğurt, peynir) tercih edin.
* Günde iki diş sarımsak ve/veya 1 baş kuru soğan tüketin.
* Günde 1-2 tatlı kaşığı zerdeçal tozu tüketin.
* Yeşil ve siyah çay tüketin (şekersiz!!!! ).
* Stresten uzak durun.
* İyi uyuyun.
* Çevresel toksinlerden ve sigaradan uzak durun.
* D vitamini düzeylerinizi yükseltmek için dengeli bir şekilde güneşlenin ya da D vitamini takviyesi alın.
* Yeteri derecede egzersiz yapın!!!!
* Asla alkol kullanmayın.
* İşlenmiş soya ürünü yemeyin.
* Yemekleri geleneksel yöntemler (buğulama, buharda pişirme) ile pişirin. Turbo fırınlar da kullanılabilir.
* Hızlı pişirme yöntemleri (mikrodalga gibi) besin kayıplarına yol açar; ayrıca kanserojen olabilirler !!!!
* Daha çok toprak (güveç), cam ya da kalaylı bakır kapları tercih edin. Emaye ve çelik tencere daha sonraki tercihlerdir.
* Teflon ve alüminyumu ise kesinlikle kullanmayın.