8 Ocak 2010 Cuma

ne tuhaf...


Bazı zamanlarda yapmak, görmek, gitmek, yaşamak, açmak, kapamak, dikmek, kesmek, biçmek, yemek, pişirmek, yazmak, silmek istediğim o kadar çok şey oluyor ki nasıl yetişeceğim diye düşünüp endişe ediyorum. Çalışayım para kazanayım istiyorum, sosyal hayattan geri kalmayayım istiyorum, kocama mükellef sofralar hazırlayayım istiyorum, evimi hep mis gibi tertemiz yapayım istiyorum, dikiş dikeyim giyinip arzı endam edeyim istiyorum, dünyayı karış karış gezeyim her sene başka bir ülke göreyim istiyorum, yeni insanlarla tanışayım yeni lezzetler tadayım istiyorum, her çıkan kitabı okuyayım her albümü dinleyeyim istiyorum, sinemalara, tiyatrolara, operalara gideyim sonra yorum yapayım istiyorum, arkadaşlarımı ihmal etmeyeyim her ihtiyaçları olduğunda yanlarında olayım istiyorum, iyi bir blog yazarı olayım istiyorum, ailemin tüm kadınlarından birer tarif olan bir yemek kitabı hazırlayayım istiyorum. Hatta filmini çekeyim istiyorum. İyi bir insan olayım istiyorum. İyi bir dost, iyi bir eş olayım, iyi bir arkadaş. Ve daha bir dolu şey…

Bazı zamanlarda da gözlerimi, uzakta deniz manzarası olan dağ başında bir köy evinde açmak istiyorum. Verandasında bir sallanan sandalyesi olsun, ılık bir rüzgar essin, arada bir gemi geçsin uzaklardan istiyorum. Hiçbir şey yapmadan sadece manzarayı seyredeyim istiyorum. Ne müzik ne resim ne eş ne dost ne dikiş ne nakış ne yemek ne içmek hiçbirşey olmasın. Akşama kadar öylece oturayım istiyorum.


Hayat ne tuhaf...